Yurt dışında önemli bir üniversitenin yapmış olduğu bir araştırmaya göre yöneticlerin (özellikle de orta ve üst düzey) çok büyük bir kısmının cahil cesareti dediğimiz özellikleri ile o vasfı elde ettiklerini tespit etmiş.
Bu tür insanların en dikkat çekici özelliği, kendi yeterlilikleri ve özelliklerine bakmaksızın her işi yapabileceklerini zannetmeleri, o işle ilgili bir eğitimleri, bir bilgi birikimleri olmasa dahi o işi ondan iyi kimsenin yapamayacağına inanmış olmaları ve cesur bir şekilde işe atılmaları gösterilmektedir. Aynı işi çok iyi yapabilecek, donanımlı bir kişinin ise, zaten kendisine inancı tam olduğu için, işin kendisine doğal olarak verilmesi gerektiğini düşünerek işi beklediğini, ancak cahil cesaretli kişilerin işe talepkar olduğu için işi o kaptığını, yetkin ve donanımlı kişilerin ise bu olay üzerine işe küsüp, isteksiz, ruhsuz ve duygusuz bir şekilde çalışmaya devam ettiklerini, haklarının yendiklerini düşündüklerini ifade ediliyor.
İş hayatında oldukça çok örneği olan bu durum nedeniyle de iş sonuç kaliteleri düşüyor, verimlilik azalıyor, kurumsal kültür zedeleniyor, kurum içi kariyer planlamalarına olan inanç ve güven kayboluyor. Çağımızda ki en büyük tehlikelerden biri olarak gösterilen bu cahil cesaretli kişiler yüzünden ülkeler, siyasi partiler, şirketler, stkları malesef iyi yönetilemez duruma gelmektedirler. Genel memnuniyetsizliğinde en büyük sebeplerinden birisi de budur.
Konfüçyüsün bir sözü vardır bu konu ile ilgili ve çok severim:
Kişi, bilmediğini biliyor ise, ÖĞRETİNİZ,
Kişi, bildiğini bilmiyor ise, HATIRLATINIZ,
Kişi, bilmediğini bilmiyor ise, ŞİDDETLE KAÇINIZ,
Kişi, bildiğini biliyor ise, ARKASINDAN GİDİNİZ.
Cahil kişiler, bizim toplumumuzda o kadar fazla ki, toplumumuzun bu yapısını ve nasıl yönetildiğini özetleyen şu fıkrayı, yeri geldikçe anlatmaktan zevk alıyorum. Şöyle ki;
"Ulusların gelişmişlik düzeylerini araştıran bir kurum, araştırmaya nereden başlayacağını tartışırken, şöyle bir öneri atılmış: Ülkeleri yöneten liderlerin odacılarına bu ülke nasıl kurtulur diye soralım...ve bu öneri kabul edilmiş. Önce Alman Başbakanı Merkelin odacısını çağırmışlar, sormuşlar Almanyada birleşmeden sonra ki bu ekonomik istikrarsızlık nasıl giderilir? sizin düşünceniz nedir? demişler...Ben bilmem, sayın başbakanım ve hükümet üyeleri bilir demiş...İngiliz Başbakanı Brownun odacısını çağırmışlar, sormuşlar İngiltere de ki bu hayat pahalılığı nasıl düzelir? sizin düşünceniz nedir? demişler...Ben bilmem, sayın başbakanım ve hükümet üyelerli bilir demiş... franszı Cumhur başkanı Sarkozynin odacısını çağırmışlar, sormuşlar Fransada ki bu göçmen sorunu nasıl hal olur? sizin düşünceniz nedir? demişler...Sayın cumhurbaşkanım bilir demiş...Sonra Türkiye başbakanının odacısını çağrımışlar, sormuşlar...Nasıl düzelir bu ülke?...Başlamış anlatmaya, önce işsizliği bitirmek lazım, yeni fabrikalar açmak lazım, yollar yapmak lazım vb....anlatmışta anlatmış..."
Özellikle ülkemizde herkesin her konuda bir bilgisi ve fikri var. Malesef olaylara yaklaşımımız da bu şekilde. İşte bu yüzden tvlerde tartışma programlarını izlememiz, hele hele evlilik programlarını izlememiz tamamen toplum olarak bu tür cahilliklere prim verdiğimizi gösteriyor.
Alacağımız yol o kadar çok ve uzun ki, bugün doğanlardan başlasak bu işe ancak 3 nesil sonra falan ancak ciddi bir yol katetmiş oluruz.
Tevfik ÇELİK