İnsanların daha huzurlu yaşayabilmeleri için sosyolojik alanda, ülkelerin daha iyi savunulabilmesi için askerlikte, çalışanlardan daha fazla verim alabilmek için iş hayatında, öğrencilerin daha iyi eğitim alabilmesi için Milli Eğitimde, daha iyi sağlık ve güvenlik sağlayabilmek için sosyal güvenlik alanında gibi onlarca örnekle çeşitlendirebileceğimiz ve içinde insan bulunan her alan bir sistem içindedir.
Bu sistemler, zaman içinde yaşanan gerçekler ve ihtiyaçlar doğrultusunda şekillendirilmiş ve şekillendirilmeye de devam etmektedir. Kanunlar ve yöneticilerde bu sistemlerin işlerliğini sağlamak ve korumak amacını gütmektedirler.
Ama dinamik ve sürekli gelişen bir dünyada yaşadığımız düşünüldüğünde, bu korumacılığa körü körüne bağlı kalmak, sistemin gelişimine yapılacak en büyük ihanettir. İşte bu noktada yöneticinin özelliği ve belki de liderlik vasfı ortaya çıkmaktadır.
Tarihe göz attığımızda sistemi sorgulayan ve radikal değişiklikler yapan yöneticilerin tamamının tam bir lider olduğu görülmektedir. Risk alabilen, inisiyatif kullanabilen ve aldığı bu kararın sorumluluğunu üstüne alabilen yöneticilere uzun vadede baktığımızda hepsinin ortak özelliğinin çok ciddi bir başarı hikayelerinin olduğudur.
Sürekli gelişen ve değişen dünyada insanların ihtiyaçları da şekil değiştirmekte, mevcut sistemler bu ihtiyaçlara cevap verememektedirler.
İşte sistemsel bu ihtiyaçları ve değişiklikleri rakiplerinden ve çalışanlarından önce görebilen, görmekle kalmayıp gerekli adımları atabilen ve sistemi günlük ihtiyaçlara göre şekillendire-bilen yöneticilere günümüzde lider yöneticiler diyoruz.
Günümüz dünyasının ihtiyacı olan yönetici tipi de “Lider Yöneticiler” dir. Çünkü onlar sistemi sorgular ve sistemi ihtiyaçlara cevap verebilecek hale getirirler.
Ülkemizin her türlü kademesinde hem kamu, hem özel sektörde, hem sporda, hem siyasette, kısaca her alanda ihtiyacı olan bu tip yöneticiler ile yönetilmesi dileğiyle.
Tevfik ÇELİK
Gündem, İş Dünyası, Kişisel Gelişim, Hayat ve Fenerbahçe gibi konuların ağırlıklı olduğu, düşüncelerimi yazıya döktüğüm bloguma yorumlarınız ile katkılarınızı bekliyorum.
29 Kasım 2009 Pazar
28 Kasım 2009 Cumartesi
Bayramlar ve Rekabetin Getirdikleri
Arkadaşlar;
Her bayramda, eski bayramların tadının olmadığı, her şeyin değiştiği, artık eski günleri özlemle yad eder hale geldiğimiz söylenir.
Doğrudur, ama artık hiçbir şey eskisi gibi değil ki bayramlar “eski bayram” olsun.
Artık her alanda amansız bir rekabetin ve bunun getirdiği akıl almaz koşuşturmacısının etkisindeki bizler, samimiyet ve duygusallığı yitirmeye başladık, dolayısıyla da eski günleri özlem ile anmaya başladık.
Rekabet kişinin ana rahmine düştüğü andan itibaren başlıyor artık. Ebeveynler, anne karnındaki bebeğin gelişimini doktor kontrolünde sürekli takip ederken, onun doğum sonrası dünyaya en güçlü şekilde hazırlanabilmesi için, annenin beslenme alışkanlıklarından tutun da, hamilelik sürecindeki psiklojik ve fiziksel şartlarına da azami özen gösteriyorlar. Akabinde dünyaya gelen çocuk, hiçbir şey anlayamadan çok yoğun bir koşuşturmacanın içinde buluyor kendini.
İşte rekabetin böylesine bir süreci olduğunu düşünürsek, ve rekabetin getirdiği sonuçları şöyle hayalimizde canlandırırsak, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını çok net görürüz. Buna bayramlarda dahil tabiî ki…
Peki, ne yapmalıyız…Bundan böyle mevcudu nasıl daha fazla iyileştirebiliriz, kendimiz ve çevremizdekiler üzerindeki pozitif etkilerini nasıl arttırabiliriz, bu konu üzerinde yoğunlaşmamız gereklidir. İşte bunu becerdiğimiz anda da aklıma ilk gelen örnek, “her Kurban bayramında görmeye alıştığımız görüntüler” başlığında ana haber bültenlerinde yer işgal edecek konularla muhatap olmayız.
İşte bu duygu ve düşünceler içinde hepinizin bayramını kutluyor, H1N1 virüsünden uzakta, sağlıklı ve huzurlu günler diliyor, saygılarımı sunuyorum.
Tevfik ÇELİK
Her bayramda, eski bayramların tadının olmadığı, her şeyin değiştiği, artık eski günleri özlemle yad eder hale geldiğimiz söylenir.
Doğrudur, ama artık hiçbir şey eskisi gibi değil ki bayramlar “eski bayram” olsun.
Artık her alanda amansız bir rekabetin ve bunun getirdiği akıl almaz koşuşturmacısının etkisindeki bizler, samimiyet ve duygusallığı yitirmeye başladık, dolayısıyla da eski günleri özlem ile anmaya başladık.
Rekabet kişinin ana rahmine düştüğü andan itibaren başlıyor artık. Ebeveynler, anne karnındaki bebeğin gelişimini doktor kontrolünde sürekli takip ederken, onun doğum sonrası dünyaya en güçlü şekilde hazırlanabilmesi için, annenin beslenme alışkanlıklarından tutun da, hamilelik sürecindeki psiklojik ve fiziksel şartlarına da azami özen gösteriyorlar. Akabinde dünyaya gelen çocuk, hiçbir şey anlayamadan çok yoğun bir koşuşturmacanın içinde buluyor kendini.
İşte rekabetin böylesine bir süreci olduğunu düşünürsek, ve rekabetin getirdiği sonuçları şöyle hayalimizde canlandırırsak, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını çok net görürüz. Buna bayramlarda dahil tabiî ki…
Peki, ne yapmalıyız…Bundan böyle mevcudu nasıl daha fazla iyileştirebiliriz, kendimiz ve çevremizdekiler üzerindeki pozitif etkilerini nasıl arttırabiliriz, bu konu üzerinde yoğunlaşmamız gereklidir. İşte bunu becerdiğimiz anda da aklıma ilk gelen örnek, “her Kurban bayramında görmeye alıştığımız görüntüler” başlığında ana haber bültenlerinde yer işgal edecek konularla muhatap olmayız.
İşte bu duygu ve düşünceler içinde hepinizin bayramını kutluyor, H1N1 virüsünden uzakta, sağlıklı ve huzurlu günler diliyor, saygılarımı sunuyorum.
Tevfik ÇELİK
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)