Benim güzel ülkemde, güzel insanım için artık hiç bir şey eskisi gibi değil.
Devir öyle bir hale geldi ki, artık isteseniz de istemeseniz de tribünlere oynamak zorundasınız.
Devir öyle bir hale geldi ki, illa ki taraf olmak zorundasınız, ya siyah var ya da beyaz, başka renk yok.
Devir öyle bir hale geldi ki, inanmasan da, güvenmiyor olsan da, içine sinmese de korku imparatorluğunun baskısına boyun eğmek zorundasın.
Devir öyle bir hale geldi ki, kazandıklarını veya mevcudu korumak adına, sana ters gelen her türlü hususa onay vermek zorundasın.
Devir öyle bir hale geldi ki, taraftarı olduğun oluşumun, doğrusuna yanlışına bakmadan, bunu sorgulamadan, buna itiraz etmeden her türlü söylemini ve kararını uygulamak zorundasın.
Devir öyle bir hale geldi ki, hiç bir zaman seçen ve karar veren değil, moda diye, teknoloji diye, yasa diye, kural diye, hep sana dikte edileni, kabul etmek zorundasın.
Devir öyle bir hale geldi ki, çamur at izi kalsın davranışları itibar görür, gerçekler ise kabul görmez ve dinlenmez, uzak durulması gereken cüzzamlı bir şekle büründü.
Devir öyle bir hale geldi ki, korkusuzca gerçeği söyleyenler bölücü, yalakalık yaparak bölücülük yapanlar ise iktidar sahibi oldular.
Devir, "küçük insanların, büyük gölgelerinin olduğu güneşin batmakta olduğu" bir ülke haline getirdi Türkiyemizi ve akabinde de maalesef tam da Nasrettin hocanın dediği gibi "Ye kürküm ye devri oldu".
Ülkem ve gelecek nesiller adına çok üzgünüm. Umarım bir sihirli değnek her şeyi kısa zamanda değiştirir ve bu kabullenilmişliklerden ülke olarak kurtuluruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder