Her sektörde, her alanda, her iş kolunda, rekabetin olduğu her yerde marka ve idol isimler vardır.
Uğur Dündar, güvenilir haber spikerliğinde, İlber Ortaylı güvenilir tarih yazarlığında markadır. Aziz Yıldırım spor camiasında kulüp başkanlığında, Hidayet Türkoğlu bir sporcu olarak basketbolda, ülkemizin markasıdır.
Antalya 5 yıldızlı otelleri ile, Safranbolu ise kendisine has evleri ile turizm sektörünün marka şehirleridir.
Ülker bisküvide, Coca Cola meşrubat sektöründe, marka ürünlerdir.
Formula-1 araba yarışlarında, Şampiyonlar Ligi, futbolda markadır. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün...
Ama biz ülke olarak öyle bir markaya sahibiz ki, bu markanın gücüne, ne idareciler olarak, ne vatandaşlar olarak, ne yaşayanlar olarak vakıf olabildik. Bu marka hepimizi ezdi ve ezmeye devam ediyor. İşte bu marka İstanbul'dur.
2010 yılında Avrupa Kültür Başkenti olacak olan marka şehrimiz İstanbuldan hergün onlarca olumlu ve olumsuz haber çıkmaktadır. Sel felaketi, ırza geçme, kapkaç terörü, trafik terörü, gibi onlarca olumsuzluğun yanında, yeni yeni açılan kültür merkezleri, viyadükleri, tünelleri, raylı sistemleri, müzeleri ve benzeri gibi onlarca da iyi yapılan işler ile, dünyada bir benzeri daha olmayan o güzel boğazı ile de olumlu olarak hafızalarda yer işgal etmektedir.
Güçlü markalar nasıl yönetiliyor? nasıl gücünü devam ettiriyor? ilgiyi her zaman kendisinde tutmayı nasıl becerebiliyorun? cevabını bulup, bunu İstanbula uygulayabildiğimizde, neler olabileceğini hep beraber göreceğiz.
Tevfik ÇELİK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder