11 Temmuz 2010 Pazar

Sorun Yumağımız Gevşek mi? Sıkı mı?

Hem özel hayatımızda hemde iş hayatımızda birçok sorunla karşı karşıyayız. Peki bu sorunlar karşısındaki tepkimiz ve sorunları çözerken uyguladığımız taktiklerimiz nasıl? Sorunları iyi analiz edebiliyor muyuz? Sorunların çözümünde kullandığımız argümanlarımız doğru seçilmiş mi? Sorunları çözerken en kısa ve doğru yolu kullanabiliyor muyuz? gibi bir çok soru ve cevabımızın olması lazım.

Ben burada çözüm ve çözüm yollarından daha ziyade sorunun kendisi ve sorunun tespitinin nasıl yapılması gerektiğini analiz etmeye çalışacağım.

Öncelikle sorunun yoğunluğunu iyi analiz etmeliyiz. Nedir sorun yoğunluğu?

Şimdi konuyu bir fabrika yatırımı ile ilişkilendirip, örneklemeye çalışalım. Üretim için ciddi bir yatırım yapılmış, üretim kapasitesi oldukça iyi ve fabrikanın üretime ara vermeden çalışması gerekli ki yapılan yatırım kendisini beklenen sürede amorti edebilsin ve akabinde de para kazanmaya başlasın. Üretime ara vermeden çalışmak ise ancak bu üretilen ürünlerin satılması ile gerçekleşecektir. Dolayısıyla yapılan bunca yatırımı satışın performansı belirleyecektir.

Satış ekibinin performansı komple bir sistemin kaderini belirliyor ise hassasiyetle üzerinde durulması gereken bölümde haliyle burası oluyor. Şimdi tıkanmış ve yürümeyen bir sistemin var olduğunu düşünerek sorunları tespit etmeye çalışırken, satış da dahil olmak üzere her departmandan kendince haklı sıkıntılar ve problemler dile getirilecektir. Ve bu sıkıntılarını yetkili merciye en iyi ifade eden, kendisini en iyi satan, en iyi iş yapıyormuş gibi gözüken doğal olarak problemi çözmek isteyen sistemden en fazla yararlanan olacaktır.

Günümüz şirketlerinin en önemli hastalığı tribünlere oyanayan ve ağzı iyi laf yapan, ama bal yapmayan arı tipi yöneticiler ile dolmuş olmasıdır. Bu tip yöneticiler, kişisel yetkinliklerinin farkında olmadan, üstesinden gelip gelemeyeceğine bakmaksızın her türlü göreve ilk atılan, cahil cesaretli kişilerdir. Bu tür durumlarda marka gücünün olduğu şirketlerde işler yürürken, pazarda ikinci veya daha alt sıralarda bulunan şirketlerde ise sürekli bir kaos, sürekli bir reorganizasyon ve sürekli bir personel sirkülasyonu yaşanmaktadır. İşte bu şirketlerde sorun yumağı gittikçe sıkılaşmakta ve çözümü de bir o kadar zor olup, zaman almaktadır.

İşte bu noktada iyi bir yöneticinin analiz yeteneğini ve önceliklerini dikkate alıp, yol haritasını belirlemesi gerekmektedir. Burada yöneticinin idare kabiliyeti sorunun yoğunluğu ve gelişme sürecini belirleyeceği gibi, anında tedavisine de başlabilmesini sağlayacaktır.

Hem ülke olarak, hem çalıştığımız şirketler olarak, hem spor kulüplerimiz olarak mevcut durumu okuyabilen, iyi yöneticiler ile idare edilmemiz geleceğe damga vuran lider ülke olabilmemizin en önemli kriteri olacaktır.