17 Ekim 2010 Pazar

SİGARADAN NASIL NEFRET ETTİM

O yıllarda, ülkemiz nüfusu 50 milyon civarında idi, trafik çok kalabalık değildi, duble yol sadece büyük şehirlere yaklaşırken bulunurdu ve zamanla bir yarış içinde değildik.
Televizyon tek kanallı idi ve İstiklal Marşımız ile saat 20:00 de açılır, yine İstiklal Marşımız ile saat 00:00 da kapanırdı. Bırakın dokunmatik ekranlı, 3G özellikli cep telefonlarını veya interneti, her evde sabit telefon dahi bulunmazdı. Şimdi ki araçlarda standart olan klima gibi, navigasyon gibi, follow me gibi, xenon farlar gibi, abs vb gibi teknolojik özellikleri bırakın, aracın yürümesi ve birazda hız yapabilmesi mümkünse 4. vitese sahip olması çok önemli hususlardı. Havalandırma ise tepeden açılan pencereler veya kelebek camlar ile yapılırdı.
Yollarımız ise oldukça dar, topoğrafyanın disipline edilmediği, oldukça virajlı ve yokuşlu, tırmanma şeritleri olmayan, asfalt kalitesi çok düşük, yer yer çukurlar bulunan bir vaziyette idi. İşte bu yollarda tonaj sınırlamasının olmadığı, motorlarının güçlü olmadığı buna rağmen kapasitesinin 2 katı yükle sarıldığı ve yollarda özelliklede yokuşlarda saatte 30 km hızla gidebilen kamyonlar ile dolu idi. Bu yıllarda toplu taşıma araçları ile uzun mesafeli seyahatler ise tam bir eziyetti. Hem zaman olarak, hem konfor olarak, hem de sağlık olarak şartlar inanılmaz derecede kötü idi. Deutz, Man ve Mercedes marka otobüsler vardı ve çok kötü idiler, hele Mercedesin 0302 modeli pek bulunmazdı, hatta belki üretilmemişti bile.

İşte bu kötü şartların içinde hayatımın geleceğine nüfuz edecek çok öneml bir husus vardı ki, o dönemler nasıl yaşanmış hala inanamam. Yukarıda özetlediğim bu fiziksel şartlar içinde toplu taşıma araçlarında sigara içmek serbestti. Ve inanılmaz derecede de çok sigara içen kişi olurdu. Ve beni her seferinde araç tutardı, sigaradan nefret ederdim. Otobüse ilk durakta binmiş olsam dahi o sigara kokusu her tarafa sinmiş olurdu. Hele o koltuk başlarında bulunan kılıfların sapsarı olan lastikleri ile küllüklerden gelen o pis kokular başımı döndürürdü. İşte bu şartlar içinde yapmış olduğum seyahatler benim için resmen bir eziyetti. Seyahat zamanları yaklaştığında bende bir karamsarlık oluşurdu. Otobüs ve mola yerleri benim için inanılmaz derecede önem taşırdı. Ama bu kadar kötü şartların bulunduğu bu dönemlerin bende bıraktığı en önemli iz SİGARADAN NEFRET etmemdir.

Ne zaman araç kalitesi artmaya başladı, ne zaman insanlar birbirlerine saygı duymaya başladı, işte o zamanlarda biraz nefes almaya başladık.