31 Aralık 2009 Perşembe

MOTOSİKLET :)

İlkokul’da ikinci sınıfa geçtiğim sene iki tekerli, küçük ve mavi renkli çok güzel bir bisiklete sahip olmuştum. 6,5 yaşında ki bir çocuğun 1978 yılında ulaşabileceği çok büyük bir nimetti. Sahip olduğum bu bisiklet ile birlikte mahallede yaşıtlarım arasında populeritem oldukça artmış ve zirve yapmıştı, bu durum da beni oldukça keyiflendiriyordu…
Ta ki, zaman ilerleyip, bisiklet küçük gelmeye başladığında ve arkadaşlarımın da yeni yeni bisikletlere sahip olmasıyla bu güzel günler kaybolmaya başladı benim için…
Okul hayatımda da vasat bir öğrenci olduğum ve o günlerin şartları da maddi olarak az çok belli olduğu için, bana bir türlü yeni bisiklet alınamıyordu. Mevcut bu durumda bende aslında moral bozukluğu oluşturuyordu.

Ve ilkokulu bitirmiştim artık, babam bu başarımdan ötürü  bana ne istediğimi sormuş ve bende heyecan ile hiç düşünmeden haykırarak bisiklet demiştim ve boy olarak büyümüş olmama rağmen o dönemin marka bisikleti pinokyo da olsa razı idim.

Babamın vazifesi nedeni ile çocukluğum, Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinin Tunçbilek beldesinde geçmişti. Tunçbilek, tamamına yakını maden işletmesi ve termik santralda çalışanların oturduğu sitelerden oluşan, motorlu taşıt trafiğinin fazla olmadığı, ikamet edenlerin yaklaşık olarak eşit gelir seviyesine sahip olduğu, bir yerleşim birimiydi. Yaz tatillerini de, tüm çalışanlar memleketlerinde ve dolayısıyla da biz de Balıkesirde geçirirdik.

İşte ilkokulu bitirdiğim o sene yaz tatilini geçirmek üzere, annem, kardeşim ve ben Susurluk’a çok sevdiğim amcamlara gitmiş idik.
İletişimin bugün gibi olmadığı o yıllarda telefon ile haberleşme çok zordu ve şu şekilde olurdu; önce santrale numara yazdırılır ve yazdırılan numaranın iletişim için bağlanması beklenirdi, sonra da karşında ki kişi ile görüşülürdü, bu durum bazı zamanlarda tüm günü bile kapsayabilirdi.
Amcam, babam ile o şekilde bir görüşme yapmış ve akşam yemekte bana müjdeyi vermişti. “Baban sana motosiklet almış!” Şok geçirmiş, inanamamış ve ağlamaya başlamıştım... “Babam o motosikleti kendisine almıştır, ben bisiklet istiyordum, neden bana bisiklet almadı” gibi ve birkaç gün boyunca süren ağlama krizlerim olmuştu... Babam da benim tepkimi merak ettiği için, amcama telefon açmış ve tüm yaşananları öğrenince haklı olarak üzülmüştü.

Aradan zaman geçmiş, yaklaşık üç aylık yaz tatilimiz bitmiş ve motosikletimi görmek için sabırsızlandığım Tunçbilek’te ki evimize döndüğümüz gün, ilk işim hemen bodrum’a inip yeni motosikletimi görmek olmuştu. Kırmızıya yakın bordro renkli, süper bir alet olan Peugeot 103 modelinde, plakası dahi olmayan bir motosiklet gözümün önündeydi ve bu benimdi, inanılır gibi değildi. Hem şok, hem sevinç, hem şaşkınlık, hem de bu motosikleti nasıl kullanacağıma dair bir merak vardı içimde…ve babamın mesai bitip işten gelmesini bekledim sabırsızıkla…

Babam geldiğinde, zaten bodrumda bekleyen beni görünce sevindi ve öptü, bende ellerini öpüp teşekkür ettim kendisine…Ama ortada bir problem vardı “bu aleti nasıl kullanacaktım?”.
Bodrum’dan zemine ulaşmak için olan yedi basamağı zar zor ve binbir uğraşı ile geçerek motosikletimi çıkartım ve babamı beklemeye başladım.
Tabi bütün arkadaşlarım etrafımdaydı ve merakla beni izliyorlardı. Bu sahne bana seneler öncesini hatırlatmıştı.
Babam, önce kısaca motosikleti tanıttı, ardından motosikleti nasıl çalıştırmam gerektiğini öğretti ve bana “bin” dedi, bindim
“arkandan tutuyorum seni, yavaş yavaş gaz ver, motosiklet yürüyecek, pedal çevirmene gerek yok” diyerek beni cesaretlendirdi ve ben ne olduğunu anlayamadan motosiklet kullanmaya başlamıştım…düşe kalka öğrendim bu aleti kullanmayı…mahallede populeritem yin zirve yapmış ve hiçbir akranımın sahip olamadığı bir şeye sahip olmuştum…Benden mutlusu yoktu…

Ancak, babam motosikleti aldığı gün dahil olmak üzere, hiçbir gün motosikletimi kullanmadığı gibi, bana kullanmasını öğrettikten sonra elini dahi sürmemişti…sırf benim “o motosikleti kendisine almıştır” ifadem üzerine 

Bana çok şey katan ve her daim varlıkları ile arkamda olan ebeveyn’lerime sonsuz şükranlarımı sunuyor, haklarını ödeyemeyeceğim bu kişilere ne yapsam az olduğum bilinci ile beraber onları çok sevdiğimi buradan bir kez daha ifade ediyorum. Allah hepimize sağlıklı ve uzun ömürler versin…AMİN.

30 Aralık 2009 Çarşamba

YENİDEN DOĞUŞ

Kartal'ın "yeniden doğuş" olayı çok bilinen bir gerçektir. Önce bu olayı kısaca özetleyeyim.

Kartallar, kuş türleri içinde en uzun yaşayanıdır. 70 yıla kadar yaşayan kartallar vardır. Ancak bu yaşa ulaşmak için, 40 yaşındayken çok ciddi ve zor bir karar vermek
zorundadırlar.
Kartalların yaşı 40′a vardığında pençeleri sertleşir, esnekliğini yitirir ve bu nedenle de beslenmesini sağladığı avlarını kavrayıp tutamaz duruma gelir.
Gagası uzar ve göğüsüne doğru kıvrılır.
Kanatları yaşlanır ve ağırlaşır.
Tüyleri kartlaşır ve kalınlaşır.
Artık kartalın uçması iyice zorlaşmıştır.
Dolayısıyla kartal burada iki seçimden birini yapmak zorundadır;

Ya ölümü seçecektir. Yada yeniden doğuşun acılı ve zorlu sürecini göğüsleyecektir.

Bu yeniden doğuş süreci, 150 gün kadar sürecektir. Bu yönde karar verirse, kartal
bir dağın tepesine uçar ve orada bir kaya duvarda, artık uçmasına gerek olmayan
bir yerde, yuvasında kalır. Bu uygun yeri bulduktan sonra kartal gagasını sert bir
şekilde kayaya vurmaya başlar. En sonunda kartalın gagası yerinden sökülür ve düşer.
Kartal bir süre yeni gagasının çıkmasını bekler. Gagası çıktıktan sonra bu yeni
gaga ile pençelerini yerinden söker çıkartır. Yeni penceleri çıkınca kartal
bu kez eski kartlaşmış tüylerini yolmaya başlar. 5 ay sonra kartal, kendisine
20 yıl veya daha uzun süreli bir yaşam bağışlayan meşhur “Yeniden Doğuş”
uçuşunu yapmaya hazır duruma gelir.

İşte herbirimizin hayatında öylesine dönemler gelir ki, bu anlarda çok radikal kararlar almamız gerekir. Alacağımız bu kararlar eğer kendimiz için iyi bir gelecek planlıyor isek bizleri acıtacaktır. Alışkanlıklarımızdan, zevklerimizden ve hatta ihtiyaçlarımızdan bile mahrum kalmak durumunda kalabiliriz.

Yeniden doğuş süreci, uzun, meşakkatli ve yıpratıcı bir zaman dilimini kapsar. Evimizi, işimizi, şehrimizi, ülkemizi ve hatta eşimizi bile değiştirmeyi gerektirebilir bu süreç. İşte bu değişiklikleri yaparken, kendimiz için en ideal ve doğru olanını tespit edebilmek en önemli husustur. Ve hepimizin hayatında da bu ve benzeri durumlar ile bir kaç kez karşılaşabiliriz. Olaylar karşısında çabuk demoralize olmak yerine, kartalın yeniden doğuş sürecini her zaman aklımızda tutar isek, manevi desteğimiz hazır demektir.

Hayatımız boyunca karşılaşacağımız "yeniden doğuş"ların hepimiz için en doğru adımları içermesi dileğimle.

Tevfik ÇELİK

29 Aralık 2009 Salı

BALIKESİR BELEDİYESİNE PROJE ÖNERİLERİM DETAY

Balıkesir Belediyesi Proje Önerilerim

1- Balıkesir – Edremit (Akçay) Arası Hızlı Tren Projesi

Balıkesir’imiz gerek nüfusu, gerek eğitim düzeyi, gerekse de gelir düzeyi açısından büyümekte olan bir şehirdir.

Devlet yatırımları açısından batı bölgelerinde bulunup ta en az yatırım alan vilayetlerimizdendir. Bunun başlıca sebebi de Balıkesir’in, Ankara üst bürokrasisin de çalışan hemşehrisinin bulunmamasıdır. Kendi kendine geçinen şehrimizin kabuğunu yırtması için çok büyük devlet yatırımlarına ihtiyacı vardır. İşte bunlardan bir tanesi de Balıkesir ile Edremit / Akçay arasına bir hızlı tren projesi yapılmasıdır.

“Hızlı Tren Projesi” belediye imkanları ile gerçekleştirilmesi imkansız, devlet genel bütçesi ve Avrupa Birliği Fonlarından yararlanılıp yapılabilecek bir projedir.

Proje uygulanması halinde Balıkesir'in ufkunu, vizyonunu, eğitim ve gelir düzeyini direk değiştirecek bir projedir.

Körfez’e yapılacak olan ve uluslararası uçuşlara 2011 yılında açılacak olan havaalanı ve Akçay'a açılacak Gümrük ve Liman ile entegre olarak düşünüldüğünde Balıkesirimizin ufkunu açacak ve kentimizi hızlı bir değişime uğratacak bir projedir.

Kurulacak olan hat sonrası seferlere başlayacak olan hızlı tren, Akçay’a gümrük açılmasından sonra, Yunan adalarından Akçay’a günübirlik gelecek misafirlerimizi Balıkesire çekebileceği gibi, Edremit bölgesinde ki yaz turizmi ve buradaki termal turizmi de Balıkesir üzerinden gidecek kişilerle o bölgeyi de canlandıracaktır. Yani çift taraflı bir etkileşim söz konusu olacaktır.

Aynı zamanda Balıkesir’de çalışan ve okuyan ama Körfez bölgesinde ikamet eden kişilerin günübirlik ulaşımlarını da sağlayacaktır.


2- Balıkesir Silikon Vadisi

Bursa yolu çıkışında bulunan Küçük Sanayi Sitesinin 3 kapıya kadar olan bölümündeki tüm işyerleri başka bir küçük sanayi sitesine taşınıp, ortaya çıkacak olan alana, her türlü fiziki şartları sağlanmış, teknolojik alt yapısı hazırlanmış ve akıllı binalardan oluşan bir teknokent kurulmasını önerdim.

Yapılan bu teknokente dünyanın en büyük yazılım firmalarının ofislerini taşımaları ve binaların kendilerine bedelsiz olarak tahsis edilmesi taahhüt edilerek, yüzlerce beyaz yakalı yazılım mühendisinin Balıkesirimize gelmesi sağlanabilir.

Bu teknokentte, çalışanlar için sosyal her türlü imkanın (yüzme havuzlarından, cafeteryalara, bekarlar için misafirhane türü 5 yıldızlı otel konforunda konaklama alanlarından, saunalara, fitness centerdan, yürüme alanlarına kadar) sağlanmış olması gerekmektedir.

Burada çalışacak olan beyaz yakalıların Balıkesir’e sadece maaşlarından getirisi bile şehrin ekonomisinin gelişmesine çok ciddi katkısı olacaktır. Ayrıca bu çalışanların talepleri ve yönlendirmeleri de şehrimizde doğal bir gelişim sürecini beraberinde getirecektir.


3- Çamlık (100.Yıl) Tepesine Balıkesir’i Simgeleyen Bir Kule Yapılması Projesi

Bütün büyük ve dikkat çeken şehirlerin, heykel gibi, kule gibi veya mimarisi özel olan binalar gibi simgeleri vardır. Bunların tamamına yakını insanlar tarafından özel ili görür ve ziyaret edilir.
Başkent veya ülkelerin en büyük kentlerinin her birinde olan bu yapılardan, Balıkesirimizde de Zağnopaşa Camii, Karesi Türbesi ve 100. Yıl Anıtı gibi yapılar bulunmaktadır.
Çamlık Tepesine yapılacak olan, Kolonya Şişesi şeklinde yüksekliği 100 metre civarlarında olacak, bir kule, etrafına yapılacak parklar, restaurantlar, satış büfeleri ve kulede ki seyir ve gözetleme balkonları ile çok ilgi ve ziyaretçi çekecektir. Yapılacak olan bu yatırım, hizmet sektöründe yılın 12 ayına yayılacak olan bir iş sahası açacak ve beraberinde yüzlerce istihdam sağlayacaktır.


4- Çamlık (100. Yıl) Tepesinden Zağnos Paşa Camine Raylı Telefirik Sistemi Döşenmesi Projesi

Bir önceki projemle entegre olarak düşünülerek yapılması gerekmektedir.
Zağnospaşa Camii veya Paşa Hamamı civarlarından Çamlık Tepesine bir güzergah tespit edilip, bu güzergah istimlak edilerek, çevresi de rehabilite edilerek, raylı bir sistem üzerinde yavaş hareket edecek ve seyir zevki sunarak, ulaşımı sağlayacak bir telefirik sistemi yapılabilir.
Bu yapılacak olan sistem Balıkesir için bir faklılık olup, Türkiye’de de ilk’ler ve farklı şehirler arasına sokacaktır.


5- Hobi Kampusü ve Bahçeleri

Tarım, bahçe, ahşap, metal işleri vb. hobileri olan kişilerin bu gibi aktiviteleri rahatça yapabilecekleri ve hobilerini üretime dönüştürebilecekleri, genişçe bir alan üzerine kurulmuş, hem kapalı alanı bulunan hem de 50’şer metrekarelik, 100 adet bahçeden oluşan bir Hobi Kampüsü oluşturulmasını öneriyorum. Bu alanlar, bu tür hobileri olan kişilere kiralanabilmeli, üretim yapılabilmeli, buralarda üretilen ürünlerin pazarlanabilmesi için bir çarşı oluşturulmalıdır.

6- Balıkesir Tasarım Festivali

Balıkesirimizde sürekli yapılacak ve uluslarası bir özelliği olacak olan “Tasarım Festivali” şehrimizi farklı ve lider bir şehir haline getirecektir. Önerim uyarınca her yıl festival bir konu çerçevesinde icra edilecektir.

- Belirlenecek olan konular, kentin vizyonunu ve sanatsal değerini arttırmaya yönelik olacaktır. Öreneğin, bir yıl sokak çeşmeleri, bir yıl mazgal kapakları, bir yıl kent mobilyaları (sokak lambaları, banklar, çöp kovaları vb.) bir yıl belirlenecek bir caddedin mimari rehabilitasyonu veya şehrin belirli meydanlarına konuacak heykeller ve benzeri gibi konular olmalıdır.

- Sanatçıların rahat çalışabilmeleri için Küçük Sanayi Sitesinden kullanımlarına tahsis edilecek atölyeler yapılmalıdır.

- Sanatçıların ürettiği eserlere satın alma garantisi ile beraber, daimi sergileme anlaşması yapılmadır. Satın alınan projelerden kente uygulanmayacak olanlar, başka şehirlere satılmalıdır.

- Her yıl dereceye girenlere festival komitesince ödüller verilmelidir. Bu ödüller dikkat çekici ve cazibesi yüksek olmalıdır.

- Festival Komitesi yerli ve yabancı konusunda otorite kişileri bir araya getirmelidir ve seçici kurul bunların içinden oluşturulmalıdır.


7- Toplu Taşıma Araçlarının Rehabilitasyonu

Kentte kullanılan toplu taşıma araçlarının;
- Tek tip’te, çift katlı, yazları üstü açık şekilde kullanılabilecek olan, aynı zamanda seyahat edenlere hoş bir ulaşım imkanı sunan özellikte olan araçlar olması, Balıkesir’imizi farklı kılacaktır.
- Diğer taksi dolmuşlar ve minibüsler içinde, müşterilerin rahatı ön planda olacak şekilde Balıkesir belediyesi, Şöförler odası ve hat sahiplerinin katılımı ve şehir halkının oyları ile belirlenecek olan tek marka ve tipte olması sağlanabilir.

27 Aralık 2009 Pazar

BALIKESİR BELEDİYESİNE PROJE ÖNERİLERİM

Balıkesir Belediyesine Proje Önerilerim;

Balıkesir Belediyesine şehirde uygulanmak üzere 2008 yılı sonunda aşağıda başlıklarını verdiğim ve her birinin ayrı ayrı açıklamasını yaptığım projeleri önerdim.

Bu projelerden 5 numaradaki önerim “Hobi Bahçeleri ve Atölyeleri” proje önerim beğeni görüp, uygulanabilir projeler kapsamında değerlendirilip, Balıkesir Belediyesinin resmi web sayfasında yayınlandı.

Önerilerimden “Hızlı Tren Projesi” belediye imkanları ile gerçekleştirilmesi imkansız, devlet genel bütçesi ve Avrupa Birliği Fonlarından yararlanılıp yapılabilecek bir projedir. Ancak uygulanması halinde Balıkesir'in ufkunu, vizyonunu, eğitim ve gelir düzeyini direk değiştirecek bir projedir. Körfez havaalanı ve Akçay'a açılacak Gümrük ve Liman ile entegre olarak düşündüğüm bir projedir.

Ama benim en beğendiğim ve favori önerim “Tasarım Festivali” projesidir ki, en az maliyetli ve minimum 5 sene içinde Balıkesir’i modern bir müze şehir haline getirip, Turizm geliri sahibi bir kent haline getirecek bir projedir diye düşünüyorum.

Şimdi aşağıda başlıklarını vereceğim projelerimin açıklamalarını da ayrı ayrı yine bu blogda yayınlayacağım.

1-Balıkesir – Edremit (Akçay) Arası Hızlı Tren Projesi
2-Balıkesir Silikon Vadisi Projesi
3-Çamlık (100. Yıl) Tepesine Balıkesiri Simgeleyen Bir Kule Yapılması Projesi
4-Çamlık (100. Yıl) Tepesinden Zağnos Paşa Camine Raylı Telefirik Sistemi Döşenmesi Projesi
5-Balıkesir Hobi Bahçeleri ve Atölyeleri Projesi
6-Balıkesir Tasarım Festivalı Projesi
7-Balıkesir Belediyesi Toplu Taşıma Araçlarının Rehabilitasyonu Projesi

Sevgilerimle.

Tevfik ÇELİK

Güzel Bir Hikaye

Gencin birisi Kâbe'de hep, "Ey dogrularin yardimcisi olan Allahim, ey haramdan sakınanlarin yardımcısı olan Allahım, sana hamdü sena ederim" diye dua eder.

Bu durum herkesin dikkatini çeker.
Birisi; Neden hep ayni duayı yapiyorsun, baska bir sey bilmiyor musun? der.

O da anlatır:

7-8 sene önce yine Kâbe'de iken içi altin dolu bir torba buldum. Tam 1000 altın vardı içinde. İçimden bir ses; "Bu altınlarla, şunları şunları yaparsın" diyordu.
Hayır dedim kendi kendime, bu benim degil, baskasının malı, kullanmam haram olur.

Bu sırada birisi, "söyle bir torba bulan var mi?" diye bağırıyordu.

Çağırdım onu, nasıl bir torbaydı, içinde ne vardi diye sordum.

Torbayı tarif etti ve "içinde 1000 altın vardı" dedi. Al öyleyse torbanı diyerek kendisine verdim.

Adam torbayı açıp içinden bana 30 altın verdi.

Pazara gittim. Temiz yüzlü genç bir esiri överek satıyorlardı. Gencin temizligi dikkatimi çekti. Yanlarina gittim, bu köle için ne istiyorsunuz dedim. 30
altın dediler. Adamdan aldığım 30 altını verip genci satın aldim.

Aradan bir iki yıl geçti.

Genç çok çalışkan, çok edepli idi. Onu aldığıma çok memnun olmuştum.

Bir gün onunla giderken, karşıdan iki üç kişi geliyordu. Genç bana dedi ki;

-Efendim, ben Fas emirinin oğluyum. Bu gelenler babamın adamları, beni buldular. Senden beni satin almak isterler, sen iyi bir insansin, beni onlara 30 bin altından aşağıya satma dedi.

O kişiler yanıma geldi, "bu esiri bize satar mısın" dediler.

-Satarım dedim.

-"60 altın verelim" dediler.

-Olmaz dedim.

-"İyi ama sen bunu 30 altina almadın mi? Biz sana iki mislini veriyoruz" dediler.

-Öyleyse gidin pazardan alın dedim. Artıra artıra 20 bin altına kadar çıktılar. 30 binden aşağı olmaz dedim.

Çaresiz kabul ettiler. Altınları verip, genci alip gittiler.

Ben o 30 bin altınla isyerleri açtim, ticaret yaptım, daha çok zengin oldum.

Bir gün bana arkadaslar, "çok zengin bir ailenin iyi bir kızı var. Babasi yeni vefat etti. Onunla seni evlendirelim" dediler.

Ben de "olur" dedim.

Nikah kıyıldı. Deve yükleri çeyizini getirdiler. Çeyiz arasinda bir torba dikkatimi çekti.

Kıza, "bu nedir" dedim.

"İçinde 970 altın var, babam Kâbe'de bunu kaybetmiş, bulan gence 30unu vermiş. Kalanını da bana hediye etti, çeyizine koyarsın dedi".

Demekki bulduğum altınlar benim rızkım imiş, vermese idim haram yoldan gelecekti, simdi helal yoldan yine bana geldi.

Bana yardim edip haramlardan koruyan, nice nimetler ihsan eden yüce Rabbime hamd ederim.

"Acı da olsa, doğruları söyleyiniz." ( hadis-i şerif )

Takdirden ötesi yok... Nasipten ötesi yok...

26 Aralık 2009 Cumartesi

KURBAĞA

Aşağıdaki yazı, bu yıl içinde ekibim ile paylaştığım ve net sonuç aldığım bir yazı oldu...Gerçi zaman geçtikçe bu ve benzeri yazıları ekiple paylaşmak ve onları "günlük koşuşturmacalardan arındırmak" lazım ama :o)

Sizi hikaye ve akabindeki yorumumla başbaşa bırakıyorum...


Günlerden birgün ... kurbağaların yarışı varmış. Hedef, çok yüksek bir kulenin tepesine çıkmakmış.

Bir sürü kurbağa da arkadaşlarını seyretmek için toplanmış. Ve yarış başlamış.

Gerçekte seyirciler arasında hiçbiri yarışmacıların kulenin tepesine çıkabileceğine inanmıyormuş.

Sadece şu sesler duyulabiliyormuş:
"Zavallılar! Hiçbir zaman başaramayacaklar!"

Yarışmaya başlayan kurbağalar kulenin tepesine ulaşamayınca teker teker yarışı bırakmaya başlamışlar. İçlerinden sadece bir tanesi inatla ve yılmadan kuleye tırmanmaya çalışıyormuş.

Seyirciler bağırıyorlarmış:
"...Zavallılar! Hiçbir zaman başaramayacaklar!.."

Sonunda, bir tanesi hariç, diğer kurbağaların hepsinin ümitleri kırılmış ve yarışı bırakmışlar. Ama kalan son kurbağa büyük bir gayret ile mücadele ederek kulenin tepesine çıkmayı başarmış.

Diğerleri hayret içinde bu işi nasıl başardığını öğrenmek istemişler. Bir kurbağa ona yaklaşmış ve sormuş bu işi nasıl başardın diye.
O anda farkına varmışlar ki.... kuleye çıkan kurbağa sağırmış!

Arkadaşlar;

Olumsuz düşünen insanları duymayın...Onlar kalbinizdeki ümitleri çalarlar!

Olumsuz düşünceler ne kadar etkiler yaşamımızı? peki ya bizler; çevremizde başaramayacağımızı düşünen insanlar varken nereye kadar devam edebiliriz?, ümitlerimizin kırılma noktası nedir? Ümit etmek başarıyı nasıl böylesine etkiler? Ve olumsuz düşünceler hedeflerimizden nasıl uzaklaştırır bizleri?

Şimdi, Cola Turka diyoruz, Limonata diyoruz, kremalı bisküvi diyoruz, çubuk kraker diyoruz, stok yüksek diyoruz, satılmıyor diyoruz, rakip şunu yapıyor diyoruz, distribütör para toplayamıyor diyoruz, müşterimiz battı diyoruz, tamam bunların hepsi gerçek...ama şunu da unutmayalım ki, ne kadar çok olumsuzluk konuşur, ne kadar çok olumsuzluk düşünür isek, o düşüncelerin esiri olur, gerçeği göremez oluruz...gerçek; hepimizin bir ekmek mücadelesi içinde olduğudur...yani bu ürünler ve benzerleri tüketiliyor ise, biz kişisel farklılığımızı da ön plana çıkartarak, yapacaklarımızın en iyisini yapacağız...yapabileceğimiz demiyorum dikkat ederseniz, yapacağımız diyorum...çünkü bunları daha önce yaptık, her birimizin backroundu bunu söylüyor ve buradaki her kişi seçilmiş, başarılı veya başarılı olabileceğine inanılan kişiler...

Ben tamamen sağır olalım demiyorum, ama olumsuzluğa teşvik edenler karşısında sağır olmalıyız diyorum.

Bu duygu ve düşünceler içinde hepinizi saygı ile selamlıyorum.

Tevfik ÇELİK

24 Aralık 2009 Perşembe

Bindiğin Geminin Kaptanının Sevdiği Türküyü Mırıldanmak (Bakış Açısı)

Yıl: 2020
Ay: Ocak
Yer: Kıbrıs - (..... Otel)
Konu: Şef ve Bölge Müdürleri Toplantısı -Edt hakkında
Toplantıyı Yapan: A. A. (Genel Müdür Yardımcısı)

2019 yılının değerlendirildiği, yıl sonu toplantısı 3 gün sürdü. Bu süre zarfında uzak bölgelerde birbirini görme imkanı bulamayan mesai arkadaşları hasbihal etme fırsatı buldular ve özlem giderdiler. Toplantı haricindeki zamanlarda ise sosyal aktiviteler ile birbirleri ile hoşça vakit geçirdiler.

Toplantı içeriği ve konuşulan konular, toplantının üçüncü pazar günü öğleden önce kapanış konuşması ve temenniler ile sona erdi ve odaları boşaltma işlemlerine geçildi.

İşte bu esnada şirketimizin satış operasyondan sorumlu genel müdür yardımcısı A.A. bey, şefler ve bölge müdürleri ile ayrı bir toplantı yapmak istediğini süresini de 1 (bir) saat ile sınırlandırdığını söyledi. Verilen talimat uyarınca, ilgili herkes gibi bende adı geçen toplantının yapılacağı salonda belirtilen saatte yerimi aldım.

Toplantıya genel müdür danışmanı D.B. beyde katılmıştı ve toplantıyı A. bey gelmeden kendisi başlattı. Genel olarak, geçmişden ve patronumuz M.K. bey ile olan anılarından bahsetti. İşimizin daha iyi olması için distribütörleri hoş tutmamız gerektiğini ima yollu anlattı. Ve sözde 1 saatle sınırlı olan toplantının 45 dakikalık kısmını işgal etmiş oldu.

D.B.. bey bu kadar uzun konuşunca, A.A. beyde toplantı süresini uzatmak zorunda kaldı. Ve kendi anlatımına geçti. Şirketin o güne kadar unutmuş olduğu edt kanalı ile ilgili rakamsal veriler verdi, alınacak çok yol olduğunu bu veriler eşliğinde bizlere anlattı. 2020 yılında bu kanala fokuslanılacağını ve bu prensiplerde hareket etmeyen arkadaşlar ile yola devam etmeyeceğini ifade etti. Ve bütün bunları anlatırken de konuşmasını deyimler ve özdeyişler ile süsledi. Ama öyle bir ifadesi vardı ki, ben duyduğum anda bir şok geçirdim.

Peki neydi bu ifade; "Bindiğin geminin kaptanının sevdiği türküyü mırıldanacaksın" arkadaş!

İlk şoku atlattıktan ve kendisinin cümlesi bittikten sonra, dayanamayıp sözü aldım ve;
"yani A. bey, kısaca siz bize yalakalık yapın mı diyorsunuz?" dedim. Ve ortamda buz gibi bir hava ile beraber kısa süreli esas şok yaşandı.

-A. bey, "arkadaşlar, benim anlattıklarımdan siz Tevfik beyin çıkardığı sonucu mu algıladınız? eğer sizlerde böyle algılamış iseniz beni yanlış anladınız" dedi...

Koca salondan bir Allahın kulu da çıkıp birşey söylemedi. Ama ben durur muyum?

-"A. bey, toplantı başlangıcından itibaren tüm söylediklerinizi not aldım, bakın neler demişsiniz diyerek kısaca bir özet ile yine kendisinin sarfetttiği gittiğin yerde güzellikler bulmak istiyorsan, güzellikleri de beraberinde götüreceksin ve haklı olmak değil, haklı kalmak önemlidir deyişleri" ile sözlerimi tamamladım.

Ve tabi haliyle, tüm bu ifadelerin sonrasında A. bey hitabetinde ki farkı ile olayı çokta kronikleşmeden ve uzatmadan kapattı.

Bir yıl sonu toplantısı daha bu minvalde sonuçlanmış ve şirket üst yönetiminin personelinden olan beklentisini birinci ağızdan öğrenmiş olduk. Bu beklentiyi de profesyonel hayatın gerekleri diye yorumladık. Yani en iyi yalayan kariyer yapar.

Nice güzel günlere sağlık, mutluluk ve huzurla.

Tevfik ÇELİK

2 Aralık 2009 Çarşamba

GÜNLÜK KOŞUŞTURMACALARDAN ARINMAK

Zaman, dünya üzerindeki somut her türlü varlığın üzerindeki en büyük etki eden husus. Hatta sadece varlıklar ile ilgili değil, soyut kavramlar üzerinde de ciddi etkisi var zamanın. İşte zaman denilen bu olgu insan hayatına da çok önemli etkiler yapıyor.

Eski dostluklar ve arkadaşlıkların değeri zaman geçtikçe daha iyi anlaşılıyor. Hele hele şu internet denilen (ki bence insanlık tarihinin en büyük icadıdır) olay sayesinde, her gün onlarca mail ile, power point dosyaları ile, dostluklar, insan ilişkileri, kutsal ve manevi değerler konularında öylesine uyarılar ve dikkatimizi çeken cümleler var ki, değer dediğimiz, kıymet dediğimiz manevi duyguyu daha yoğun hissetmeye başladık.

Kişi, kendisini günlük koşuşturmacalar dan arındırmayı başarabilmiş, maddiyat ile sosyallik arasındaki dengeyi iyi kurabilmiş ve bir şekilde manevi huzuru bulabilmiş ise bence ondan şanslısı yok. Dilerim bizde çok arzuladığımız bu duruma gelebilelim.

İnsan bünyesinde “k hücresi” denilen ve moral ile çoğalan bir hücre varmış. İşte bu hücreler insanın direncini arttırır ve mikroplarla savaşmasına yardımcı olurmuş. Az önce bahsettiğim olayda (maddiyat ile maneviyatı harmanlamak) tam olarak burada devreye giriyor ve insan sağlığı için ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor. Dolayısıyla, kendim den örnek verecek olursam, günlük koşuşturmacalardan kendime, aileme, dostlarıma ve hobilerime vakit ayırmaya çalışıyorum. Umarım başarılı olacağım :o)

Saygılarımla.

Tevfik ÇELİK