16 Ocak 2011 Pazar

OLAYA RUH VERMEK

Sene 2005 ve aylardan Aralık, Balıkesirde bir hafta sonu, pazar günü dağlık arazide mangal yapmak üzere arkadaşlar ile sözleşiyoruz.

İman ailesinden Haluk, Hakan, bankacı arkadaşımız Can, Rıza abi, Bahadır ve ben mekan olarak Balıkesir merkeze bağlı Konakpınar köyü civarında ki dağlık araziyi seçerek iki araç halinde nevalelerimizi de hazırlayarak yola çıktık.

Çok soğuk bir kış günü idi ve hafta içinde yağan karlar hala erimemişti. Yaklaşık 30 km lik yolculuğumuz, hava ve yol şartları sebebi ile 45 dakika civarında sürdü. Birkaç tane köy geçtikten sonra gözümüze kestirtiğimiz ve araçlarımızı da rahat park edebileceğimiz, mangalımızı da yakarken bir yandan da diğer ihtiyaçlarımızı da görebileceğimiz bir çeşme başına yerleştik.

Araçları park eder etmez, ayak üstü muhabbetimize devam ederken bir yandan da mangallarımızı da kurmaya başladık. Tabi bu arada bir takım ihtiyaçlar hasıl oldu. Bunlardan en önemlisi de mangal ateşi için ihtiyacamız olan odunlardı. Hemen araziye yayılıp odun aramaya başladık, ancak bulduğumuz her ağaç parçası oldukça ıslak olduğu için yanması mümkün değildi. İşte bu sebeple Can ile Bahadırı görevlendirdik ve araçlardan birisi ile son geçtiğimiz köyden mangal için ihtiyacımız olan odunları temin etmeye gittiler.

Yaklaşık yarım saat sonra oldukça yüklü bir şekilde odunları da temin etmenin vermiş olduğu gururla arkadaşlarımız geldi. Tabi biz bu arada, ne kadar sıkı giyinmiş olsak ta hafif hafif üşümeye de başlamışdık. Bir an önce odunların gelip mangalın yanmasını ve ateşinde de ısınmayı istiyorduk. Odun bulup gelen kahramanlarımızı bağrımıza bastıktan sonra mangalları yaktık. Kısa olan kış günleri içinde bulunduğumuz bu dönemde, biraz da puslu olan havada zamanın da hızlı bir şekilde ilerlemesi sebebi ile hava da yavaş yavaş kararmaya doğru başlamıştı.

Mangalımızın yanması ve akabinde de hemen etlerimizi pişirip ayak üstüde içeceklerimizi tüketerek,o soğuk kış gününde temiz hava ve arazinin tadını çıkarmanın dayanılmaz hafifliğini yaşadık ki muhabbetin tadına doyum olmuyordu.

Zamanın nasıl geçtiğini anlamadan mangalları temizleyip, toparlanma işlemlerini hızlı bir şekilde halledip, aracın bagajına yerleştirmeye koyulduğumuz o anda acı gerçekle yüzdeşleştik. Meğerse aracımızda gereğinden fazla mangal kömürü, çıra ve ateş mevcut imiş ve Haluk bunları bildiği halde, doğanın dokusu ve içinde bulunduğumuz ortamın gereği ve OLAY RUH VERMEK adına her şeyi araziden temin etmemiz için bize bunları söylememiş. Haluk adına haklı bir gerekçe de olsa, çektirdiği onca eziyet sebebi ile hepimizin hep bir ağızdan ettiği iyi niyetli dileklerimize da muhatap olmuş oldu.

Hiç yorum yok: