15 Kasım 2013 Cuma

ÇARESİZLİK HİSSİ KADAR KÖTÜ BİR ŞEY YOK

26.12.2011 tarihinde her hafta pazartesi sabahı olduğu gibi, yine saat 07:30 Bursa-Yenikapı feribotu ile İstanbul'a seyahat yaptım. İdo'nun erken bilet alımında uygulamış olduğu indirimli tarifeden faydalanarak bir aylık biletimi önceden alıyordum ve yine öyle yapmıştım.

Hızlı feribot, iki katlı olup üst kat tek bloktan oluşurken, alt kat ise ön, orta ve arka bölümden ibaret bir oturma düzenine sahiptir. Genel olarak ben de alt kat, orta bölümünün, yine orta sıralarından biletimi alıyor olmama rağmen, bu kez orta kesimin cam kenarı koltuklarından biletimi almıştım.

Sabah saat 05:00 gibi Balıkesirden yola çıkıyor ve saat 07:00 de Bursa Güzelyalı iskelesinden, İstanbul Yenikapı İskelesine hareket eden hızlı feribota biniyordum.

Bahsettiğim hafta da yine aynı şekilde, Bursa Güzelyalıda feribota ulaştım ve yerime oturup, yol boyunca uyuyarak erken kalkmış olmanın verdiği yorgunluğu bertaraf etmeye çalışıyordum. Yan tarafımda ki koltuk boş olduğu için biraz rahat eder bir şekilde uykuma devam ederken İstanbul'a ulaşmamıza yaklaşık yarım saat kala uyandım. Uyanmama sebep olan garip bir huzursuzluk vardı içimde ve oldukça rahatsız edici bir durumdu.

Uyandıktan yaklaşık 1-2 dakika sonra, feribotun içinde birden uğultu şeklinde homurdanmalar ve devamında da çığlıklar yükselmeye başladı ki... Sebebini araştırmaya kalmadan, başımı pencere yönüne çevirdiğimde, kocaman bir yük gemisi bizim gidiş istikametimize doğru çaprazdan geliyor, bizde aynı istikamete hızlı bir şekilde gidiyorduk. Çarpışma kesin gibiydi...
Ve görünen oydu ki yaklaşık olarak 1 dakika sonra bizi korkunç bir felaket bekliyordu. Yolcular büyük bir panik haline girmiş, ne yapacaklarını bilmeden sağa sola koşturmaya başlamışlar, feribotun içinde ki çığlıklar uyuyan bütün yolcuların uyanmasına vesile olmuştu. Kimi yolcular, uykunun sarhoşluğu ile olayın vahametini anlayamamış, kimi yolcular hemen panik dalgasına kapılıp kendileri de duruma uygun davranmaya başlamışlardı. Hemen yakınımda ki 70 yaşlarında bir amca ise, hangi ara hangi dere anlamadım ama anında bir medya kuruluşu ile iletişime geçmiş, feribotun içinden canlı yayına bağlanmıştı bile...

Ben ise bu hengamede ayağa kalkıp, hemen feribotun arkasına yöneldim...Olası bir çarpışmada burun buruna çarpışma olacağı ve ilk hasar alan bölge ön kısım olacağı için, arkada daha iyi pozisyon alabilirim diye hesap ederken, bir yandan da can yeleğini nasıl alacağım ve kullanacağıma da bakınıyordum...Tüm bunlar olurken, bir yandan da gözüm pencerelerde çarpışma sürecini gözlemliyordum... Bu arada hem bizim feribotumuz, hem de yük gemisi yönlerini çeviriyorlar, ama bir kara yolu taşıtı olmadığı için manevra kendisini uzun mesafede hissettiriyordu...Ancak, tüm yolcuların gerek yüksek sesle, gerekse de içinden sessizce yaptığı dualar ve her iki geminin kaptanının da bu ustaca manevralarının etkisi ile, feribotumuz ile geminin burunları birbirine teğet geçerek, ama hafif de bir çarpışma geçirerek ve farklı yönlere giderek büyük bir felaketten kurtulmuş olduk...

Tüm bunlar olurken, hiç bir şey yapamıyor olmak, kaçamamak, olaya müdahil olamamak ve sadece seyirci pozisyonunda kalarak, ÇARESİZ bir şekilde kaderimizi beklemek kadar zor bir şey yoktu... Yapabildiğimiz sadece DUA etmekti...ve bunu yaptık tüm yolcular olarak...

Hiç yorum yok: