24 Ağustos 2010 Salı

DEĞİŞİMİN AYAK İZLERİ

Değişimin ayak izlerini herkes dün gece Trabzonspora deplasmanda 3-2 yenildiğimiz maçta gayet net bir şekilde gördü.



Şu anda Fenerbahçe olarak içinde bulunduğumuz durum "yeniden doğuşun" sancılı sürecidir. Bu süreçte bunun gibi bizlere acı veren sonuçlar alıp, daha vahim durumlar ile de karşılaşabiliriz. Ancak bizlere düşen takımımıza ve teknik heyetimize sonuna kadar destek olmaktır.



Alışkanlıkları terk etmek kolay değildir. Hele ki bu alışkanlıklar kemikleşmiş ise daha da zordur. Aykut Kocaman işte bu alışkınlıkları değiştirmek gibi çok zor bir sürece adım atan bir kahramandır. Dikkat ediyorum, her hareketi ve her icraatı bilinçli, olayları yorumlaması ve analizi çok net, en önemlisi de oldukça soğukkanlı. Yani profesyonel bir kriz yöneticisinde olması gereken her vasıf fazlası ile var.



Peki neydi bu alışkanlıklar:

-Bir kere bu takım Alexsiz olmaz söylemi var ki, artık beyinlerimize kazındı bu ifade. Aykut Kocaman şahıslara bağlı bir takım değil, şahısların bağlı olduğu bir takım oluşturcağının sinyalini, lig başlamadan verdi ve yaşadığımız bu süreçte de vermeye devam ediyor. Yani hiçbir futbolcu vazgeçilmez değil ve herkes eşit, kadroda bulunan 24 kişi içinde formayı çalışan hak ediyor.

-Her teknik direktör döneminde bir şekilde takıma giren ve Fenerbahçemizden emekli olmayı düşünen sabit futbolcularımız ile yolların ayrılmış olması, bir alışkanlığın terkedildiğinin çok net bir göstergesidir. Örneğin Deniz Barış, Önder Turacı, Deivid De Souza

-Yönetimin yerli teknik adama tolerans düzeyinin artmış olması da bir alışkanlığın terkedildiğini göstermektedir. Normalde şampiyonlar liginden elenen, uefa avrupa ligi ristkte olan ve ligin ikinci haftasında mağlubiyetle tanışan Fenerbahçe de çok çalkantılı bir dönem geçiriliyor olması gerekirdi ki, böyle bir durumun olmaması bu alışkanlığın da artık terk edildiğini gösteriyor.

-Yapılan yeni transferlerde takıma faydasından ziyade getireceği ses dikkate alınarak flaş transfer yapılması alışkanlığından vazgeçilip, en az bir yıldır takip edilen, mücadele yeteneği üst düzeyde, sahaya ruhunu koyan futbolcular olmasına dikkat ediliyor olması da çok radikal bir değişimdir.

-Hedeflerin sadece Türkiye Spor Toto SüperLig Şampiyonluğu ile sınırlandırılmayıp, küçük düşünülmemesi, öncelikli hedefin mücadeleci, kazanmayı arzuluyan, 1-0 ile yetinmeyen, göze hoş gelen futbol oynayan bir takım olmak olarak belirlenerek, bu takım ile birçok başarılara imza atılacak olması da başlı başına bir devrimdir.



Başarılara aç taraftar kitlemizin alınan bu radikal kararlar sonrasında ki yeni Fenerbahçemizin başarıları ile coşacağına hiç kuşkum olmadığı gibi 3 sene içinde de avrupanın en büyük kupasının müzemize gireceğine inancım tamdır.



HEP DESTEK TAM DESTEK

Hiç yorum yok: