27 Ağustos 2010 Cuma

KILAVUZ İSTEMEYEN GÖRÜNEN KÖY

Hedefleriniz ve hayalleriniz ne kadar büyük ise, size ne kadar heyecan veriyor ise, gerçekleştirebileceğinize ne kadar inanıyorsunuz, ses getirecek başarıya ulaşmanız o ölçüde kolay olur. Olay bu düşünce yapısına girebilmekte, bunu damarlarında akan kan gibi hayatın anlamı haline getirmekte ve ruhunun derinliklerinde fırtınalar oluşturmakta yatar.
İşte lider kişiler, lider kurumlar ve lider devletler de bu özellikleri fazlası ile görürüz. Ulu önderimiz M.K.Atatürk'ün en sevdiğim vecizelerinden biri olan "Ben hayatımda karamsarlık nedir hiç bilmedim" sözü bu psikolojinin alt yapısını çok net oluşturmaktadır.

Camia olarak çok zorlu bir süreçten geçtiğimiz, bütün akbabaların avuçlarını ovuşturarak beklediği başarısızlığı bulduğu bu dönemde, dik durabilen, hedeflerine her türlü zorluğa rağmen yürüyebilen, zorluklara göğüs gerebilen ve bu zorluklar karşısında pes etmeyen FENERBAHÇE'miz ve teknik heyeti başarılı olarak çıkacaktır.

Peki, problem nerede idi? Eksik olan ne idi? Bu kadar değerli bir kadro kurulmasına rağmen, beklenen başarı bir türlü neden sağlanamıyordu? Bu soruların cevapları kadar, çözüm yolları da aynı derecede önemlidir. Dolayısıyla önce doğru cevapları vermek, akabinde de bu cevapları uygulayabilmek önemlidir.

Aykut Kocaman, FENERBAHÇE'miz için bir devrimdir. Aykut Kocaman'ın uygulayacağı sistemde FENERBAHÇE'mizin oyun mantalitesinde, transfer politikasında ve geleceğe hazırlanma hususlarında ki devrimidir. İşte cevaplar bu iki devrimin içinde yatmaktadır ve devamında da çözüm yolları.

Hedefler ve hayaller kelimeleri ile başlayan cümlemde anlatmak istediğim başarıya, futbolunun son demlerini yaşayan, hırsını ve heyecanını yitirmiş, maddi olarak doyuma ulaşmış ve kendisini takımın üstünde gören futbolcular ile ulaşmak imkansızdır. İşte heyecanını ve mücadele yetisini yitirmiş, bir nevi iş körlüğü oluşmuş bu kişiler ile artık yolların ayrılması gerekmektedir. Veya bu kişilerin yavaş yavaş ıskartaya ayrılması gerekmektedir. Bu tip futbolcularımızın başında Alex ve Selçuk Şahin gelmektedir.

Futbolun çok hızlı oynandığı, şahıslardan çok topun koşturulduğu, mücadele ve tekniğin aynı anda en üst düzeyde sergilendiği bir ortamda bir yönü eksik olan futbolcular takımlara lüks kaçmaya başlamıştır. Alex te teknik var mücadele yok, Selçukta mücadele var teknik ve futbol zekası yok. Haliyle ikisi de artık bizdeki misyonlarını doldurmuşlardır.

Yine aynı şekilde FENERBAHÇE forması yakışmayan bal yapmayan arı futbolcularımız ile de fazlaca zaman kaybedilmemelidir. Cristian Baroni, tam manası ile bal yapmayan bir arı'dır. Oyuna olumlu tesiri hemen hemen hiç yoktur. Mücadelelerde kolay pes eden yapısı ile takım savunmasında zaafiyetlere yol açmakla kalmayıp, oyuna topu sokma beceriside yeterli düzeyde değildir.

Bilica ise başlı başına bir vakadır. Bence FENERBAHÇE forması bu futbolcuya da yakışmamaktadır. Bizim futbolcumuz galibiyetimize gölge düşürecek davranışlar içinde bulunmamalıdır. Geçen sene eziklerin kullandığı penaltıdan önce penaltı noktasını kazıması hiç yakışık kalmadığı gibi, bu seneki Trabzon maçında kullanacağımız frikik atışı öncesi rakip kalenin içinde ki anlamsız duruşuda kafalarda soru işareti oluşturmuştur.

İşte bu futbolcularımız ile kendilerine teşekkür edilip helalleşilirken, Gökhan Gönül ile de en az 5 senelik anlaşma yenilenerek, takım futbolcularına ciddi mesajlar verilmelidir.

Ağustos ayında avrupa kupalarında olmayan ve tek hedefi 2011-2012 sezonu şampiyonlar ligine doğrudan katılmak olan FENERBAHÇE'miz ve teknik heyeti şapkayı önüne koyacak ve gereğini yapacaktır. Onlara gereken tek şey bizim göstereceğimiz sabır ve kendilerine tanıyacağımız zamandır.

Bu büyük camia ve bu büyük taraftar kendisine yakışanı yapacaktır, sorumlularda kılavuz istemeyen görünen köy için gereğini yapsın, tüm beklentimiz budur.

Hiç yorum yok: