1 Nisan 2021 Perşembe

ANDIMIZ

 Muhacir : Kendi istekleri ile Tükiye’ye göçeden göçmenler.

Mubadil : Anlaşmalar gereğince Yunanistan’a gönderilen Türkiyeli Rumlara karşı, Türkiye’ye gönderilen Türkler.
Mülteci : Çeşitli nedenlerle Türkiye’ye sığınanlar.
Bunlar hayatımızın ve coğrafyamızın gerçekleri. Şimdi bunları hafızanızın bir kenarına yazın.
1934 Yılında Ermenistanın Erivan Kentinde Kürdoloji Kongresi toplanıyor. Alınan kararları yazıyorum;
1- Kürdü, Türk Kültürünün tesirinden kurtarmak.
2- Kürdün aslını eski olaylara dayanarak bulmak ve bir Kürt tarihi yazmak.
3- Kürtlere Yezidlerin ve Ermenilerin ırki ilişkilerini bulmak.
4- Bir Kürdistan Haritası yapmak.
5- Kürtçedeki lehçeleri birleştirip tek bir dil vücuda getirmek.
Bundan iki sene önce benzer çalışma İtalya’nın başkenti Romada yapılıyor. Kürtlük ve Yezidilik üzerine çalışmalar yapılması kararlaştırılıyor.
Aynı dönemde Suriyede bulunan Kürtler ve Ermenilere, Süryani, Asuri ve Yezidi azınlıkları da entegre ederek büyük bir Ermenistan - Kürdistan birliği kurulması çalışması yapılıyor.
Bunları da hafızanızın bir kenarına yazın.
Gelelim o zaman ki idarecilere...
1927 yılında Başbakan Şükrü Kaya’nın Mecliste yaptığı konuşmada sunduğu Dersim (o zaman henüz Tunceli ismi verilmemiş) raporunda bölgenin etnik yapısını şu şekilde özetliyor. Bölgenin yaşlıları Türkçe konuşmakta Kürtçe bilmemekte, bölgenin gençleri ise Kürtçe konuşmakta. Bölge aslen Türk ama asimile olup Kürtleşmiş. Birkaç sene öncesi de günümüzde çok tartışılan malum Seyid Rıza ile ilgili raporlar sunulmuş ve bölücü tehlike işaret edilmiş. Toplam 91 farklı aşiret var ve bölgede yaşayan halk güç olarak bu aşiret liderlerini ve eşkiyaları kabul etmekte, devletin ve hükümetin bölgede bir etkinliği bulunmamakta. Zaten ilgili süreçte onlarca Kürt İsyanı olmuş.
Aynı dönemde Mareşal Fevzi Çakmak ise çok daha sert önlemler ile sorunun çözülmesi yönünde fikir beyan etmiştir.
Konu çok yönlü ele alındığında ise Cengizhan İstilasından kaçan Celalettin Harzam Şah’ın yani Türk neslinden bölgeye göçenler olduğu görülmekte.
Yani devam edegelen tarihsel süreç incelendiğinde ise, sadece o bölge değil tüm Anadolu Coğrafyasında kendisini Türk iddia eden kişinin aslı Kürt, Kürt iddia eden kişinin aslıda Türk bile çıkabilir.
Şimdi mozaik bir yapı olan Anadolu Coğrafyasında yaşayan halkların hepsi de üst kimlik olarak 1923 yılında ilan edilen Cumhuriyet ile birlikte TÜRK olarak adlandırılmaktadır.
1931 Yılında Atatürk’ün Türk tanımı, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan halka TÜRK MİLLETİ denir.
Şimdi tüm bu bilgiler ışığında ANDIMIZ kime battı? Kime rahatsızlık verdi? Kimleri huzursuz etti?
Türküm, Doğruyum, Çalışkanım.
İlkem, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm, yükselmek, ileri gitmektir.
Ey Büyük Atatürk!
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türk'üm diyene!
Hangi cümlesi sorun?
Gelelim ATATÜRK kelimesine...
Atası TÜRK olan demektir... Bundan rahatsız olan varsa da onun sorunudur.
Bir Nüans Artemis Halı dahil 3 kişi ve yazı görseli olabilir
Tuğrul Sözat, çağatay Kömürcü ve 103 diğer kişi
21 Yorum
4 Paylaşım
Beğen
Yorum Yap
Paylaş

Hiç yorum yok: